Kayıtlar

Dün

 Dün sarhoşken blog yazısı yazmışım. İlk kez :)

Apaçıklığın ortasında

 Gizemin, merak uyandırıcı mistisizmin daha öte yanında. Bir stimülant olmayan, belki de hiçbir şeyin gerçekleşmediği o sonsuz platoda. Birbirine paralel doğruların sonsuzda kesiştiğine dair o deli saçması kabulde. Orada bir şey var mı? Birer birer soyduğunda katmanlarını, ulaşmayı umduğun o öze dair bir şey var mı? Sen yalnız başına herhangi bir şey misin? Yoksa diğeriyle mi tanımlı hale geliyorsun? Erimek, çözünmek nasıl geliyor kulağa? Yok olmaya cesaretin var mı?

Yalnızlık tehlikeli bir cazibe

Hayatın telafi edilemezliğini paylaşacak biri olmadığı zamanlar *** Sen karanlığa baktıkça karanlığın da senin içine bakması gibi, Yalnızlığa baktığında da yalnızlık senin içine bakıyor sanki

Dünya benim dünyam

 Çok güzel şeyler hatırlattı bana şu an dönmekte olduğum yolculuğum. Uzun zamandır öyle afilli, büyük kararlar almalı hallere girmiyordum. Zamanıymış. Ladies and gents, welcome me to my no-bullshit era. - Sahiplenen kadın yazışı (ama hayatını)

14/03/2018 ~01:30

 Yağmurlu bir gece. Sevgilimin elinden tutup gözlerine dalmak istediğim yağmurlu bir gece. Bana delici bakışlarıyla baktığı yağmurlu bir gece. Yol yapıyoruz. Nereye gittiğimiz çok mühim değil, ama gecenin sadeliğinde; dünyanın ışık, ses, insan gibi kirliliklerinden arındığı -e bir de yağmur yıkamış her yeri…- bu güzel yağmurlu gecede yalnızca sevgilimin elinden tutup ona şarkılar söylüyorum, o da genellikle yola; arada da bana bakıyor. Acıkınca otoyol kenarına çekiyoruz. Sevgilim bacaklarını rahatlatmak için arabadan çıkıyor, ben de gaza gelip arkasından. Hava oldukça soğuk, yağmurdan kalma hafif bir nem de cabası. O sigarasını yakıyor, hafif hafif bacaklarını sallıyor. Ben arka koltuktaki kumanyalardan ikimize bir şeyler çıkarmaya çalışıyorum. Domates suyundan ekmeği yumuşamış iki tane ev tostu var. Bari şu an yiyelim de iyice pertleri çıkmasın. Hem canım da tuzlu tulum peynirini ne çok çekti şimdi. İçimizi ısıtacak bir de çay olabilirmiş ama termosu boş getirmişim son anda unutup. Un

Bir zülmet gece

Kalmamışlığıma yanıyorum. Ben, benden başka kimseye kalmamışlığımla baş başayım bu gece. Paramparçayım.

Tampon

Başta hayatını kurtaran tamponu kanama durduktan sonra bastırmaya devam edersen artık dokuyu nefessiz bırakır. Nefessiz, besinsiz iyileşmeye mahkum edemezsin yarayı. Kapanmış görünebilir ama iyileşmez.

bırakış

 Mor ve Ötesi, şarkısında “heeeeer şeyiii, her şeyiiii bıraktıııııım, artık çook muuutluyuuuum” diyordu. Bırakıyorum ben de. Bu yine iyi, tanıdık bi his de, şu çok acayip: hayatıma özel birini dahil etmeye dair bir temkin geldi sonunda içime. Kendimi bi şeylerin içine atmak ve o yolculuğun tadını çıkarmak bende bir heyecan uyandırmıyor artık. Begüm’le buluşmuştuk 1-2 ay önce, bu konuda taban tabana zıt oluşumuzla ilgili konuştuk. O, biriyle olmadan önce o kişiyi uzun uzun tanımak, arkadaş olmak ve sonrasında bir beraberlik düşünecek seviyeye gelmekten bahsediyordu. Bense birine içimde bir şeylerin kıpraştığını hissetmeyedurayım, hemen kendimi bırakıyordum. Şimdi de bırakıyorum kendimi. Yalnız bu defa birilerine değil, şeylere. Çook daha başka şeylere.

Av

 Hayatımda bu kadar utandığım çok azdır. Hıçkırarak ağlamaktan sesim çatlamış şekilde sahneye çıktım ve 1 yıldır çalıştığım şarkıları bile söyleyemedim. Kendi sesini bir yabancı gibi dinlemek, bu kadar rezil olduğunu hissetmek yaralayıcı. Bazen iyidir insanların şahitliğinde bir şeyi yapamamak. Kendini/yaptığını çok fazla ciddiye almamayı hatırlatır. Ama bu biraz daha farklı bir durumdu. Anais Nin, bir tomurcukta sıkı kalma riskinin çiçek açmaktan daha acı verici geldiği günden bahsetmişti. Bu düşünme şeklinden bahsederken şunu da eklemekte fayda var: Çiçeğin bir açma zamanı vardır ve bunu yalnızca çiçek bilebilir.

Yaptığın, bilmezden gelmek. Yapman gereken, bilmemek*.

 * bilmemek ... meh. Asıl unlearning'e getirmek istiyorum da lafı... Ben söylemem, sen anla. Unlearning'i nasıl Türkçeleştireceğimi ben de bilmiyorum sevgili Yarı Pişmiş Podcast. Ama  " bilmemek ayıp değil, bildiğini unutmamak ayıp" diye çevirmekten hiç rahatsız olmazdım. Dil sevsem de mütercim olmadığıma memnun olduğum bir günün akşamındayız. Belli ki . Başka bir ihtimal daha var, biliyorsun. Hatırlaman ve unutman gereken şeyleri ayıklayabiliyorsun da üstelik. Hiç değilse başlamana yetecek kadar ayırt edebildiğinden eminim. Gerisi beni de aşıyor. Üstelik bundan da hiç şikayetçi değilim.